8dTpCGs. İlber Ortaylı, 21 Mayıs 1947 tarihinde Avusturya Bregenz'de bir göçmen kampında Kırım Tatarı bir ailenin çocuğu olarak Şefika Hanım, babası Kemal Ortaylı'dır. 1949 yılında 2 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a taşındılar. Sonra taşındıkları Ankara'da etlik ilkokulunda okudu. Almanca öğrenmesi için kaydettirildiği İstanbul Avusturya Lisesi'nde hazırlık ve ortaokul birinci sınıfı okuduktan sonra Ankara Atatürk Lisesi'ne geçti. Atatürk Lisesi'nden 1965 yılında mezun oldu. Annesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde görev alan İlber Ortaylı, Rusça'yı, Rusya tarihini ve edebiyatını annesinden Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 1969 ile Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Viyana Üniversitesi Slavistik ve Orientalistik Bölümü'nde öğrenim gördü. Chicago Üniversitesi'nde master çalışmasını Prof. Halil İnalcık ile yaptı. "Tanzimat Sonrası Mahalli İdareler" adlı tezi ile 1974 yılında doktor, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu" adlı çalışmasıyla 1979 yılında doçent oldu. 1982 yılında devletin akademik politikalarına tepki olarak görevinden istifa Berlin, Paris, Princeton, Moskova'da misafir profesör olarak ders verdi, Roma, Sofya, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde seminerler ve konferanslar verdi. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde Osmanlı tarihinin 16. ve 19. yüzyılı ve Rusya tarihiye ilgili makaleler yayınladı. 1989'da Türkiye'ye dönmüş ve profesörlük yapmaya yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı ve 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi anabilim dalı başkanı oldu. İki yıl sonra da Bilkent Üniversitesi'ne konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. Galatasaray Üniversitesi Senato üyesidir. Ayrıca İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı Kapadokya Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyeti Federasyonu Devlet Başkanlığı Puşkin Nişanı, Avusturya Devlet Kültür Nişanı, Italia Solidariata Şövalyesi İtalya Devlet Başkanlığı, Fransa Devlet Kültür Nişanı, Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Onursal Profesörü, Makedonya İlimler Akademisi Onur üzerinde sayısız program Eserleri-Tanzimat'tan Sonra Mahalli İdareler 1974-Türkiye'de Belediyeciliğin Evrimi İlhan Tekeli ile birlikte, 1978- Türkiye İdare Tarihi 1979- Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu 1980- Gelenekten Geleceğe 1982- İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı 1983 - Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Yerel Yönetim Geleneği 1985 - İstanbul'dan Sayfalar 1986 - Studies on Ottoman Transformation 1994 - Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı 1994 Türkiye İdare Tarihine Giriş 1996- Osmanlı Aile Yapısı 2000- Tarihin Sınırlarına Yolculuk 2001 - Osmanlı İmparatorluğu'nda İktisadi ve Sosyal Değişim 2001 - Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiye'sine Taha Akyol ile birlikte, 2002 - Osmanlı Barışı 2004 - Barış Köprüleri Dünyaya Açılan Türk Okulları 2005 - Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek 1 2006 -Son İmparatorluk Osmanlı 2006-Osmanlı Barışı 2007-Üç Kıtada Osmanlılar 2007-Tarihin Sınırlarına Yolculuk 2007-İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı 2008 Macarca, Yunanca, Sırpça, Makedonca ve Sırpça'ya çevrildi.-Tarihimiz ve Biz 2008-Türkiye'nin Yakın Tarihi 2010Kaynak OGÜNHaber İlber Ortaylı, 21 Mayıs 1947 tarihinde Avusturya Bregenz'de bir göçmen kampında Kırım Tatarı bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Annesi Şefika Hanım, babası Kemal Ortaylı'dır. 1949 yılında 2 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a taşındılar. Sonra taşındıkları Ankara'da etlik ilkokulunda okudu. Almanca öğrenmesi için kaydettirildiği İstanbul Avusturya Lisesi'nde hazırlık ve ortaokul birinci sınıfı okuduktan sonra Ankara Atatürk Lisesi'ne geçti. Atatürk Lisesi'nden 1965 yılında mezun oldu. Annesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde görev alan İlber Ortaylı, Rusça'yı, Rusya tarihini ve edebiyatını annesinden öğrendi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 1969 ile Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Viyana Üniversitesi Slavistik ve Orientalistik Bölümü'nde öğrenim gördü. Chicago Üniversitesi'nde master çalışmasını Prof. Halil İnalcık ile yaptı. "Tanzimat Sonrası Mahalli İdareler" adlı tezi ile 1974 yılında doktor, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu" adlı çalışmasıyla 1979 yılında doçent oldu. 1982 yılında devletin akademik politikalarına tepki olarak görevinden istifa etti. Viyana, Berlin, Paris, Princeton, Moskova'da misafir profesör olarak ders verdi, Roma, Sofya, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde seminerler ve konferanslar verdi. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde Osmanlı tarihinin 16. ve 19. yüzyılı ve Rusya tarihiye ilgili makaleler yayınladı. 1989'da Türkiye'ye dönerek profesör oldu. 1989-2002 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapmış, 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi anabilim dalı başkanı olmuştur.. İki yıl sonra da Bilkent Üniversitesi'ne konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. Galatasaray Üniversitesi Senato üyesidir. Ayrıca İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı Kapadokya Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyeti üyesidir. 2004 yılında TRT 2'de başlayıp TRT Türk'te hafta sonları yayınlanan "İlber Ortaylı ile" adlı belgeseli sundu. 2009 Yılında NTV'de "İlber Ortaylı ile Tarih Dersleri" adlı bir program yaptı. 2011 yılında Bloomberg HT kanalında da "İlber Ortaylı ile Zaman Kaybolmaz" adlı bir program yaptı. Topkapı Sarayı Müzesi'nin 2005-2012 yılları arasında başkanlığını yaptı. 2012 yılında yaş haddinden emekli oldu. Halen Milli Saraylar Bilim Kurulu Başkanı'dır. İlber Ortaylı, Uluslararası Osmanlı Etüdleri Komitesi Başkan yardımcısı ve Avrupa İran Tetkikleri Cemiyeti üyesidir. İlber Ortaylı; Türkçe; ileri seviyede Almanca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Rusça; orta seviyede Kırım Tatarca, Slovakça, Romence, Sırpça, Hırvatça, Boşnakça, Arapça, Farsça, Latince, İbranice, Antik Yunanca ve Yunanca bilmektedir. 5 Kasım 2012 - 11 Mart 2013 tarihleri arasında gazeteci-yazar Mehmet Barlas ile beraber "Her Zaman" isimli bir tarih programı yaptı. 1981 yılında Mersin eski Senatörü Dr. Talip Özdolay'ın kızı Ayşe Özdolay ile evlendi ve bu evlilikten Tuna adında bir kızı oldu. Daha sonra 1999 yılında eşinden boşandı. Ortaylı, bilgisayar ve İnternet kullanmayı sevmemektedir. Herhangi bir sosyal medya sitesinde adına açılmış hesapların hiçbiri kendisinin değildir.[13] İlber Ortaylı'nın ayrıca çocukluğundan beri büyük bir tutku ve özenle biriktirdiği minyatür otomobillerden oluşan büyük bir koleksiyonu vardır. Ödülleri 2001 - Aydın Doğan Ödülü'ne layık görüldü. 2006 - "Avrupa ile Akdeniz arasında Lazio" ödülü 2007 - Puşkin Ödülü, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Eserleri Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu 1980 Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler Türkiye İdare Tarihi Gelenekten Geleceğe 1982 Osmanlı Toplumunda Aile 2000 Osmanlı Mirası 2002 Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek 2006 Arapça, Yunanca, İngilizce ve Sırpça'ya çevrildi. Son İmparatorluk Osmanlı 2006 Osmanlı Barışı 2007 Üç Kıtada Osmanlılar 2007 Tarihin Sınırlarına Yolculuk 2007 İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı 2008 Macarca, Yunanca, Sırpça, Makedonca ve Sırpça'ya çevrildi. Tarihimiz ve Biz 2008 Türkiye'nin Yakın Tarihi 2010 Defterimden Portreler 2011 Tarihin Gölgesinde 2011 Yakın Tarihin Gerçekleri 2012 Cumhuriyetin İlk Yüzyılı 2012 İlber Ortaylı Seyahatnamesi, Timaş Yayınları 2013 İmparatorluğun Son Nefesi, Timaş Yayınları 2014 Eski Dünya Seyahatnamesi, Timaş Yayınları 2014 Türklerin Tarihi, Orta Asya'nın Bozkırlarından Avrupa'nın Kapılarına, Timaş Yayınları 2015 Türklerin Tarihi, Anadolu'nun Bozkırlarından Avrupa'nın İçlerine, Timaş Yayınları Nisan 2016 İttihat ve Terakki2016 Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı2016 Osmanlı’ya Bakmak Osmanlı Çağdaşlaşması2016 İstanbul'dan Sayfalar2016 İlber Ortaylı, 21 Mayıs 1947 tarihinde Avusturya Bregenz'de bir göçmen kampında Kırım Tatarı bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Annesi Şefika Hanım, babası Kemal Ortaylı'dır. 1949 yılında 2 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a taşındılar. Sonra taşındıkları Ankara'da etlik ilkokulunda İlber Ortaylı babası kimdir?2 Ilber Ortaylı annesi kimdir?3 Ilber Ortaylı annesi babası kimdir?4 Ilber Ortaylı’nın kızı kimdir?5 Ilber Ortaylı babası nereli?6 Ilber Ortaylının babası ne iş yapıyor?7 Ilber Ortaylı’nın kac cocugu var?İlber Ortaylı babası kimdir?Kemal Ortaylıİlber Ortaylı / FatherIlber Ortaylı annesi kimdir?Şefika Ortaylıİlber Ortaylı / MotherIlber Ortaylı annesi babası kimdir?Şefika Ortaylı Kemal Ortaylı İlber Ortaylı/ParentsIlber Ortaylı’nın kızı kimdir?Tuna Ortaylı Kazıcıİlber Ortaylı / DaughterIlber Ortaylı babası nereli?Ailesi. Annesi Kırım'ın önde gelen asilzade ailelerinden Karaşay ailesinden ve Stalingrad'da Rus Dili ve Edebiyatı okumuş olan Şefika Ortaylı 1918-2020, babası ise Kırım doğumlu, Türkçeye Kırım tarihi ve Tatarlar üzerine eserler ve makaleler çevirmiş bir uçak mühendisi olan Kemal Ortaylı' Ortaylının babası ne iş yapıyor?Babası tarihle yakından ilgilenen bir mühendis, o ise çocuk yaşta tarihçi olacağını bilen bir bilimadamıydı. Nükteli yanıtlarıyla tanınan ve dünyanın sayılı tarihçilerinden Prof. Dr. İlber Ortaylı, bu hafta Zaman Tüneli'nin Ortaylı’nın kac cocugu var?Tuna Ortaylı Kazıcıİlber Ortaylı / Çocukları Muhteşem Yüzyıl dizisi ile Hür Adam filminin aynı dönemde gündeme gelmesi tevafuk olmuştur. Birinde Kanuni karakteri tepki çekti, diğerinde Said-i Nursi'nin Atatürk karşısında ayak ayak üstüne atarak oturuşu ve konuşurken parmağını sallaması. Tevafuk dediğim bu; herkes kendi 'kutsalı'nı savunmakla meşgul. Üstelik savunulan da tarihî hakikatler değil, bugünkü mevziler. Aslında diziler ve filmler üzerinden 'güncel bir siyaset' mücadelesi veriliyor. Verilsin, kimse buna itiraz edemez; ancak meşru bir siyasal mücadeleyi 'kutsanmış şahsiyetler' üzerinden yapmakla bir yere varmak mümkün değil. Bu, ancak 'tartışmayı kapatan' bir işlev görür. Oysa bizim tartışmaları kapatmaya değil bugünü normalleştirmek adına sonuna kadar açmaya ihtiyacımız var. FETÖ'nün fikir babası Said-i Nursi, risalelerinde Atatürk'e ve silah arkadaşlarına “deccal süfyan, mülhid, mürted, habis, firavun, zındık, mason, münafık” diyerek saldırmıştırDikkat ediyorum, 15 Temmuz darbesinden sonra “FETÖ'yle mücadele” sürecinde her şey konuşulurken “bir şey” konuşulmuyor FETÖ'nün hangi düşüncelerden beslendiği, kimleri kendine rehber edindiği; eskilerin ifadesiyle kimden el aldığı adeta özenle toplumdan gizleniyor. Oysaki FETÖ bataklığını kurutmak için her şeyden önce FETÖ'nün fikir kaynaklarını bilmek ve onları kurutmak gerekir. Lafı hiç uzatmadan söylemeliyim ki, FETÖ bataklığını besleyen ana damar Said-i Nursi'dir. FETÖ, Said-i Nursi'nin risalelerinden beslenmiştir. FETÖ'nün “ışık evlerinde” yıllarca Said-i Nursi'nin “Bunları ben yazmıyorum, bana yazdırılıyor” ve “Arş-ı azamdan indiği muhakkaktır” dediği Nur Risaleleri okutulmuştur. FETÖ müritleri, Kuran'dan çok, Nur Risalelerinden etkilenmiştir. FETÖ'nün kara kutusu Said-i Nursi' NURSİ'DEN FETULLAH GÜLEN'ESaid-i Nursi'nin, Hz. Ali, Şeyh Abdülkadir Geylani ve evliya dediği bazı kimselerden aldığı bir habere göre ! güya “ahir zamanda beklenen bir zat gelecek, Hristiyanların ruhani liderleriyle işbirliği yaparak üç görev yapacak Birincisi, imanı kurtaracak. İkincisi, şeriatı tatbik edecek. Üçüncüsü, hilafeti yeniden kuracak.” Sikke-i Tasdiki Gaybi, s. 9, 10. Olayların gelişimi, Fetullah'ın, kendisini, Said-i Nursi'nin bu safsata kehanetindeki “beklenen kutsal adam” olarak gördüğünü kanıtlıyor. Fetullah'ın, “Dinler Arası Diyalog” gibi çalışmalarının temeli de buraya dayanıyor. Nitekim Fetullah, “Fasıldan Fasıla” adlı kitabında Nasr Suresi'nin ilk ayetinde geçen “ve'l feth” ifadesinin “Fetullah” demek olduğunu iddia ederek şöyle diyor “Buradaki nükteye gelince, Allah'ın bizi yaratması, HİZMET YOLUNA sevk etmesi, halkın kalbini bize tevcih etmesi… Hepsi Allah'ın yardımı ve inayetiyledir…” Fetullah Gülen, Fasıldan Fasıla, s. 184. Yani, Fetullah, Kuran ayetinin kendisini işaret ettiğini belirtiyor. Fetullah'ın, Kuran ayetlerinin kendisini işaret ettiği düşüncesi Said-i Nursi kaynaklıdır. Nitekim Said-i Nursi de Kuran'da birçok ayetin kendisinden söz ettiğini iddia ediyor. Örneğin, “Allah, göklerin ve yerin nurudur” diye başlayan Nur Suresi'nin 35. ayetindeki “Nur”la kendisinin kastedildiğini, yine ayette yer alan “ateşsiz yanan bir alevin” ifadesiyle de kendisinin eğitim görmeden Risale-i Nurları yazabilmesine gönderme yapıldığını belirtiyor. Güya Hud ve Enam surelerinde Allah doğrudan doğruya kendisine hitap ediyor! Yine Bakara Suresi 151 ve 269. ayetlerdeki “kendisine hikmet verilen, hikmeti öğreten ve herkese bilmediği şeyleri bildiren” kişinin kendisi olduğunu düşünüyor. Ayrıntılar için bkz. Neda Armaner, Nurculuk, s. 14-17.Sad-i Nursi'ye göre “dinsiz” Türkiye Cumhuriyeti “darül harp”tir. Dolayısıyla bu “darül harp”i “darül İslam'a” dönüştürmek gerekir! İşte Fetullah'ın, Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına “sızmak” istemesinin temelinde Said-i Nursi'nin bu “dinsiz Cumhuriyet” safsatası vardır. Fetullah, 18 Haziran 1999'da ATV'de, 19 Haziran 1999'da Sabah Gazetesi'nde yayımlanan kasetinde, Türkiye Cumhuriyeti'ni “darül harp” kabul ederek onu dönüştürmek için örtülü ve sinsice devlete sızdıklarını itiraf yıllarca ışık evlerinde Said-i Nursi'nin, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e kin kusan aşağıdaki satırlarını okuyarak DECCAL BİR SÜFYANSaid-i Nursi, “Barla Mektupları”, “Şualar”, “Risale-i Nur Sönmez”, “Münazarat”, “Rumuzat-ı Semaniye” ve “Sırr-ı İnna A'tayna” risalelerinde Atatürk'e Nursi'ye göre Atatürk, “deccal” ve “süfyan”dır. Bir risalesinde Atatürk'ten “Tek gözlü deccal” diye söz ediyor. Barla Mektupları, s. 53.Said-i Nursi, Beşinci Şua'da bahsettiği “deccal” ve “süfyan”ın, Atatürk olduğunu da bizzat ifade ediyor. “Süfyan ve bir İslam deccalinin MUSTAFA KEMAL olduğu Beşinci Şua'da anlaşılıyor” diyor. Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi, s. 44. İslam kaynaklarında Deccal, “ahir zamanda gelip İslam'ı yıkmaya çalışacak dehşetli biri” olarak Nursi, Atatürk'e ve onun kurduğu Cumhuriyet'e özellikle cifir ve ebcet hesaplarıyla saldırıyor. “Rumuzat-ı Semaniye” ve “Sırr-ı İnna A'tayna” risalelerinde Milli Mücadele'nin üç kahraman komutanı; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak'tan “İKİ DECCAL BİR SÜFYAN” diye söz ediyor. Süyfan'ı şöyle açıklıyor “Süfyan, zındıkların başı, cahşilerin cahşisi kararmışların kararmışı, Yahudilerin en habislerinden, zalimlerin en zalimidir.” Rumuzat-ı Semaniye, haz. Hüseyin Bulut, s. 105. Daha sonra da cifir ve ebcet hesabıyla Kevser Suresi üzerinden “iki deccal bir süfyan”ı anlatıyor. Önce “Ahir zaman deccalinden önce küçük deccaller geleceğini” belirtiyor. Sonra, çok çirkin bir dille Atatürk'e saldırıyor. “İslam şeriatını tahrip etmeye” çalışan “Mason komite reislerinden ve hiçbir cihette müstahak olmadığı MUSTAFA KEMAL ismiyle malum olan ŞAHSI MENHUS, o DECCALLERDEN birisidir” diyor. Sonra da ebcet ve cifir hesaplarıyla Kevser Suresi'ndeki “şanieke huvel epter” ifadesinin “O zındık mason komitesinin üç reisleri” dediği Mustafa Kemal'i, İsmet İnönü'yü ve Fevzi Çakmak'ı gösterdiğini iddia ediyor. Bu arada Atatürk'ü, “Muhammed Aleyhisselam'ın en büyük düşmanı olan GAZİ HERİF” diye adlandırıyor. Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi, 28.Sakarya ve Büyük Taarruzkazanılmasa bu ülkenin Yunan yıkımından arda kalan camilerine çan takılacağını unutarak, bir din adamına yakışmayan çok çirkin bir üslupla Atatürk'e, İsmet İnönü'ye ve Fevzi Çakmak'a EBCET SAHTEKARLIĞIAncak ilginçtir. “Mustafa Kemal” isminin harf değeri aslında “şanieke huvel ebter” ifadesine denk gelmiyor. Bunu fark eden Said-i Nursi bakın nasıl bir hile yapıyor. Kendi ifadeleriyle aktarıyorum “Baktım ki Mustafa Kemal ismine iki fark ile denk geliyor. Mustafa Kemal, ismine layık olmadığı için mim'in arkasına nefye alamet bir elif' gelmeli!” Yani, “Mustafa Kemal” adındaki harf sayısı hesaba uymayınca, “Mustafa Kemal ismine layık değildir” diyerek, hesaba uydurmak için “Mustafa Kemal”in adına harf ekliyor. “Mustafa Kemal” adını “Mestafe Bi-Kemal” biçiminde yazıyor. Aynı şeyi Atatürk'ün görev süresini hesaplarken de yapıyor. Yine “Mustafa Kemal”in adına harf ekleyerek bir yerde 12, bir yerde 16 rakamını buluyor ve buradan hareketle Atatürk'ün, 12 ve 16 sene ülkeyi yönettiğini belirtiyor! Ayrıca Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'ten, “Dinsiz Cumhuriyet” diye söz ediyor! Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı süresinden söz ederken de “Müddet-i firavuniyeti” Firavunluk süresi ifadesini Nursi, Kevser Suresi'nde geçen “fesellili rabbike” ifadesinin ebcet değeri üzerinden de laik Cumhuriyet'e saldırıyor. Hilafetin 484 yıldır İstanbul'da yaşadığını, bu 484 rakamının, hilafetin kaldırıldığı 1922'ye denk geldiğini belirtiyor Oysaki hilafet 1924'te kaldırıldı. Hilafetin kaldırılmasının “dinsizlik” olduğunu, “laik Cumhuriyet'in” de “dinsizlik manasına geldiğini” Kevser Suresi'nin üçüncü ayetindeki “…sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir” ifadeleriyle de Atatürk'ün kastedildiğini iddia gibi Said-i Nursi, açıkça hile yapıp yalan söylüyor. Birincisi, Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı süresi 1923-1938, 12 veya 16 yıl değil, 15 yıldır. İkincisi, halifeliğin kaldırılmasının dinsizlikle bir alakası yoktur. Hilafet siyasal bir kurumdur. Laiklik ise dinsizlik değildir. Üçüncüsü, Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak'tan hiçbiri mason değildir. Dördüncüsü, doğru ebcet hesabıyla Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak adlarındaki harf sayıları da Kevser Suresi'ndeki üçüncü ayetin toplam harf sayısına uymamaktadır. Said-Nursi'nin çarpıtmaları ve doğru hesaplamalar için bkz. Şerafettin Güç, “Bir Tahrifatın Deşifresi, Said-i Kürdi Kevser Suresini Neye Alet Etti”, Düşünce ve Tarih, DÜŞMANLIĞI SIRALAMASISaid-i Nursi, Atatürk Cumhuriyeti'ni “İstibdad-ı askeriye-yi keyfiyeyi küfriye” olarak adlandırıyor. Yine cifir ve ebcet hesaplarıyla bulduğu rakamlardan yola çıkarak “Mason komitesinin üç reisi” dediği Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İsmet İnönü ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın, sözüm ona “derece-i hataları ve şeriat hakkında olan cinayette hisseleri”ni sıralıyor Önce ebcet hesabıyla 1017 “hata sayısını” buluyor, sonra bu 1017 hata sayısından İsmet İnönü'nün 600, Atatürk'ün 321, Fevzi Çakmak'ın ise 103 hisse aldığını iddia ediyor. Dine zarar verme konusunda en büyük hisseyi, “icraatçı” olduğu için İsmet İnönü'ye veriyor. Atatürk'e “şeytani” diyor. Fevzi Çakmak'ı ötekilere göre “bir derece iman sahibi” olarak adlandırıyor. Atatürk ve İnönü'den “öteki gaddarlar” diye söz ediyor. Fevzi Çakmak'ı, “dizginleri öteki gaddarların eline vermekle” suçluyor. Sırrı İnna A'tayna Risalesi, s. 37.Said-i Nursi, Türkiye'yi 2. Dünya Savaşı'na sokmayanın da İsmet İnönü değil, “Risale-i Nur” olduğunu söylüyor. Sikke~i Tasdiki Gaybî, s. 45.DURMADAN ATATÜRK'E SALDIRIYORSaid-i Nursi, Atatürk'ü, “Halkın nefretine layık adam… İslam dinini yıkmaya çalışan kişilerin en büyüğü… deccal” olarak adlandırıyor. Alparslan Işıklı, Said-i Nursi, Fethullah Gülen ve Laik Sempatizanları, müdafaasında açıkça Atatürk'e saldırıyor; Atatürk'ün Milli Mücadele'deki rolünü azaltmaya çalışıyor “Benim kırk sene önce beyan ettiğim bir hadisin o şahsa Atatürk'e vurduğu tokada binaen, sabık mahkemelerimizde bana hücum eden bir savcıya dedim… Kahraman ordunun zaferi ve şerefi ona verilemez…” diyor. Şualar, 300,302, 319.Başka bir risalesinde de “Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş BİR ADAM hakkında 30 sene evvel hadis-i şerifin ihbarıyla KURAN'A ZARARLI öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra MUSTAFA KEMAL'in o adam olduğunu zaman gösterdi” diyor. Emirdağ Layihası, s. 279.Said-i Nursi, Atatürk'ü “süfyan, deccal, tağut, delalet zındıka komitesinin firavun meşreb reisi, ehl-i dalaletin dehşetli şahsiyeti” diye adlandırdığı için mahkum oluyor. Buna karşı “hapisteki Nur talebeleri” ağzıyla verdiği cevapta, Atatürk'ün, “bu milletin istiklalini ve istikbalini mahvettiğini”, dünyadaki “350 milyonluk manevi ihtiyat kuvvetini”, yani, dünya Müslümanlarını “milletin aleyhine çevirip dinsizliği dindarlara tercih ederek” 70 milyon Arap'ı elinden çıkardığını iddia ediyor. Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi, s. 43-44. Bütün bunları söylerken I. Dünya Savaşı sırasındaki “Arap ihanetinden” ise hiç söz Türkiye'de bugün din üzerinden Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yapanların çoğu, Said-i Nursi'nin bu tür safsatalarıyla Atatürk'e ve Cumhuriyet'e düşman oldular, olmaya devam KürdiSaid-i Nursi, uzun yıllar “Said-i Kürdi” adını Mücadele yıllarında Kürt Teali Cemiyeti, Teali İslam Cemiyeti, Kürt Neşriyat Cemiyeti ve Kürdistan Azmi Kavi adlı derneklerin kurucuları arasında yer Şeyh Sait İsyanı'ndan önce ayrılıkçı Azadi örgütüyle ve isyanın elebaşı Şeyh Sait'le görüştü, ancak fiilen isyana katılmadı. İsyan sonrasında Batı'ya Kürtleri ezdiğini düşünüyor. “Türklerin, Kürtlerin milliyetlerini kaldırıp onların dillerini unutturduklarını” belirtiyor. Mektubat, Fazıl'dan öğrendiği 1938 Dersim Olayı'nı, Atatürk'ün “deccal” olduğuna kanıt olarak gösteriyor. Bunun, “zındıklık, münafıklık, vatan ve millete hadsiz bir düşmanlık olduğunu” söylüyor. Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi,s. 42, 44.Bir keresinde etnik kökeni üzerinden Atatürk'e saldırırken Türkleri övüyor “İslam'ın en büyük ordusu ve kahraman milleti olan Türk'e, bütün mahiyetlerine zıt, bütün ecdatlarını darıltan, inciten, manen ihanet eden ve neslen hiç Türklükle münasebeti olmayan bir adama Atatürk'e Türklerin ceddi ve büyük babası namını vermenin” Türklüğe ihanet olduğunu söylüyor. Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi, arada az daha unutuyordum! Said-i Nursi'yi II. Abdülhamit bir süre akıl hastanesinde tutmuştu. Şerif Mardin, Bediüzzaman Said Nursi Olayı, s. 131,132. Bunu kendisi de itiraf ediyor. Said'i Nursi, Divan-ı Harbi Örfi, s. 6. Bu topraklarda yaşayan aklı başında birinin -eğer cahil veya hain değilse- Atatürk'e düşman olması, mümkün müdür Allah aşkına?Bataklığı kurutmakŞapkayı dinsizliğin sembolü olarak gören, “350 bin tefsirin işaretiyle tesettüre en uygun kıyafet çarşaftır. Çarşaf kadınların siperi, kafesidir” diyen Said-i Nursi'nin tüm hayatını; risalelerindeki saçmalıkları, Milli Mücadele'deki sessizliğini, 1950'lerdeki partizanlığını; 1958'de Emirdağ'da yeşil tuğralı bayrakla Menderes'i karşılayışını vb. buraya sığdırmam mümkün değil. Ayrıntılar için bkz. Sinan Meydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanları, 2. Kitap, s. 503-572.Sözün özü şu FETÖ'yle aynı kaynaktan; Said-i Nursi'nin risalelerinden beslenen bugünkü siyasal İslamcı kafanın, o bataklığı kurutması imkânsızdır. O bataklığı kurutmadıkça da FETÖ bitirilse bile yeni FETÖ'lerin ortaya çıkması engellenemez.

said nursi kimdir ilber ortaylı